Polenleşme Muhabbeti 24, Konu: Zamanın Mahiyeti

 

Selamun aleyküm:) Mimozaverosayı hatırlıyorsunuz değil mi? Sevgili Mimozaverosa ile yeni bir polenleşme sizlerle🐝 Zamanın Mahiyetini konuştuğumuz ve zamanımızı işgal etmiş durumda olan sosyal medyaya çokça değindimiz bu polenleşmemizde sizlere güzel öneriler var.💛

Zaman müslümanlar için çok önemli. Namazın belli vakitlerinin olması, orucun vakitlerinin olması gibi bazı ibadetlerimiz bizim zamanı yönetmemiz gerektiğine bir delil. Ancak zamanı verimli kullanmak noktasında sıkıntıları muhakkak yaşıyoruz. Bunun nedenleri neler ve de zamanımızı verimli kullanmak için neler yapabiliriz sence mimozaverosa?




–Sorularına geçmeden evvel dikkati şuna çekmek istiyorum; zaman bizim lügatimizde ne demek? Kelimenin altını nasıl doldurduk zira verdiğimiz cevaplar senin sorduklarının cevapları olacak. Bir tık daha uzatacağım, yeni okumaya başladığım kitapta Asr Suresine değinmişti. Sureyi aklımıza getirelim hemen Allah ( cc) " Asr'a yemin olsun ki! İnsan gerçekten ziyandadır. Ancak iman edip dünya ve âhiret için yararlı işler yapanlar, birbirlerine hakkı tavsiye edenler ve sabrı tavsiye edenler başkadır." diyor. Asr kelimesini çekelim hemen, zaman, ömür demek burada şunu görüyoruz Allah zamanın önemini vurgulamak istediği için yemin ediyor. Ömrümüz üzerine düşünelim diye. Kelime bu kadar mühim olduğu için hızlıca geçmek istemedim. Şimdi okuyucularımızdan bu mahiyette düşünerek devam etmelerini isteyeceğim. Zamanı verimli kullanamamak konusunda biraz öznel mevzulara kaçsak da bence temel sorunlarımız ortak. Bunlara, okul, uyku, telefon, sosyal medya ve arkadaşları ekleyebiliriz. Her şeyden evvel en önce kendimiz geliyoruz. Hakikaten istiyor muyuz zamanımızı verimli bir şekilde yönetmeyi? Düşünelim lütfen. 


Zamanımızı verimli kullanmak istiyorsak ilk başvuracağımız kişi Peygamberimiz ( sav) olmalı. Efendimiz zamanını nasıl yönetirdi? Hz Ali ( ra) 'nin anlattığına göre Efendimizin zamanını 3'e böldüğünü 1) namaz kılmak ve Kur'an-ı Kerim okumak 2) aile fertleriyle ilgilenmek, ev işlerine yardım etmek 3) istirahat ettiğini hatta istirahat kısmını da ikiye ayırdığını biliyoruz. Temele bu bilgileri alarak plan oluşturabiliriz. İkinci bir seçenekte namaz vakitleri olabilir.




Zamanımızı verimli kullanabilmek için illaki bir sınavın bizi zamanımızı verimli kullanmaya zoraki sokması gerekmiyor, belli bir noktadan sonra 'tatil' adı altında bir boşluğa geldiğimizde asıl zamanımızı nasıl geçirdiğimiz önemli. Okul varken, ya da bizi zamansal olarak yönlendiren bir şey de olabilir az buçuk zamanımızı verimli kullanabiliyoruz. Ancak bundan sonraki anlardaki zamanı kullanış biçimimiz önemli ve belki de o anları verimli kullanabilmekten geçiyor asıl önemli olan. Bu noktada neler yapabiliriz sence?




–Aynı dertten yakınan biri olarak şunu fark etmeye başladım, sınavlardan sonra bizi ne bekliyor tatil değil mi? Peki tatil ne demek boş vakit, rahatlama... Sahiden de öyle mi? Rahatlık kuyusuna düşmemiz işte bu yüzden. Aslında neyi nasıl lügatimize aldığımıza çıkıyor biraz da yol. Sınavdan sonraki o vakit bizim için neyi ifade ediyor? Yani görünene aldanıyoruz. İşte tüm her şeyi hallettikten sonra dizi de izlersin, oyun da oynarsın, şunu da yaparsın deniliyor. Bunlar kötü aman sakın ha yapmayın diyemem, demiyorum da zaten bir, iki gün sadece bunlarla vaktinizi geçirdiğiniz zaman afalladığınızı hissederseniz, bir, iki güne de gerek yok. Üst üste 3 bölüm dizi bitirdikten sonra başlar o his. Toparlıyorum, bir Müslümanın " boş vakti" olamaz. Dinlendiği vakti olur, kendine ayırdığı vakti olur. İnşirah Suresi'ni aklımıza getirelim hemen, ne diyor Rabbimiz: " Boş kaldın mı hemen (başka) işe koyul ve yalnız Rabbine yönel." Bu ayeti de koyalım temele. Sevdiğimiz işlerle dolduracağız boşlukları. Bunları da kendi arasında ayıracağız. Zamana nasıl bakıyoruz, kendimiz meselenin neresinde, başkalarının söyledikleri mi hayatımızı çiziyor? Bu soruların üzerine düşünelim. İşte o zaman cevapları bulacağız inşallah.




Aslında ödüllendirme üzerinden bir işleyiş var. O ödüllendirme neticesinde kendimizi o tatil anına kadar sıkıyoruz gibi. Gerçekten tatil kelimesi üzerine de düşünmemiz lazım. Boşluk kabul etmemeliyiz. Saatlerce oturup gökyüzünü seyretmek boş bir uğraş değil, niyetimizi aldığımız müddetçe o da bizim için bir ibadet aslında. İnsanın kendisini tanımasıyla da yavaş yavaş zamanını yönlendirmesi kolaylaşıyor. Bu boş zaman algımızda da birilerinin bizi yönlendirmesi dedin mimozaverosa, bu sosyal medyanın da yönlendirmesi ile olmuyor mu? Belki de hani misal sınav üzerinden örnek verdik. Kendimizi motive aracımız bile sosyal medya olabiliyor. Birisinin masa görüntüsü ya da bir video olabilir. İnsanın motivasyon kaynaklarının kendi niyetinden değil de başkalarının onu yönlendirmesi ile olması da aslında bizim çok kolay tükenmişlik sendromuna yakalanmamıza sebep oluyor. Sorunu belki de başka yerlerde aramak lazım. Ki bizi çoğu zaman sosyal medya yönlendiriyor öyle değil mi?




– Motivasyonu iç ve dış diye ikiye ayıralım. İç motivasyon temel davamız olsun. Dış motivasyon da belki bir hocamız, kişi, sosyal medyadaki o masa, bir video, sınırı aşmadığı müddetçe fikrimce sorun yok. Zira sınava hazırlanmış biri olarak dış motivasyonlarla da iç içe oldum. Bazen çok bunalıp hiçbirine bakmadığım da oldu. Bir yerden sonra insan motive olmayı unutup ' benim neden o kalemden yok!' dediği an her şey tuzla buz oluyor. Nasıl baktığımız önemli olan. Sosyal medyanın hayatımızın tamamını işgal etmesine izin veremeyiz. Oradakilerin sizce kaçı gerçek? Hep enlerde... Bir düşünelim haftanızın kaçı hep en mutlu, başarılı ya da eğlenceli geçiyor, geçti? O an dışsal motivasyona mı ihtiyacımız var, olabilir alıp masa başına geri geçeceğiz. Temel dikkat etmemiz ve korumamız gereken de iç motivasyon... İç motivasyonu bulduk ya sürekli besleyeceğiz, sönmeye yüz tuttuğunda yeniden harlamaya çalışacağız. Şayet ki bunu başarırsak dışsal motivasyona fazlaca kapılmamış olacağız inşallah. 




Aslında şöyle bir sorun var bence. İnternet kullanımın yaşı gittikçe düşmüş durumda. Çevresinde iyiye, doğruya yönlendirecek insan sayısı az da olabiliyor ya da aileler umursamıyor olabiliyor. Yaşıtlarımız giyimlerini, kuşamlarını dahi sosyal medyada takip ettiği bir kişinin önerileri ile şekillendirebiliyor. Bu belli bir noktadan sonra aslında sosyal medyanın bize verdiği zararlar olabilir. Şu an mesela açılan influencerlar var. Allah korusun birçok takipçileri de var ve gerçekten kişileri yönlendiriyorlar. Bu noktada bazı çözümler bulmamız gerekiyor. Özellikle de hanımefendiler olarak, çünkü bizi birçok noktadan etkiliyor korkutucu şekilde. Ne yapmalıyız sence?




–Belki sürekli aynı cevapları öne süreceğim ama kişinin kendini tanıması lazım. Bir ağaç düşünelim kökleri sağlam rüzgar ne taraftan eserse essin o ağaç orada kalır ama kökleri sağlam olmayan en ufak bir esmede sökülür. Köklerimizi sağlam tutacağız. Köklerimiz derken biraz açayım, fikirlerimiz, ilime olan iştiyakımız, sorgulamamız, mesela Müslüman bir hanımefendi nasıl olmalı? Soralım soruyu ve cevaplayalım. Öze sırt çevirmeyelim. Az çok baktığımız zaman göreceğiz ki özden uzaklaşmış hikayeler cirit atıyor medyada. En basitinde kullandığımız dil bile yabancı. Çocuklar kısmında aileler ile konuşmamız gerekiyor. Hiç değilse yakın çevremizi bu konu uyarmaktan geri durmayalım. Ortalama 10-15 yıl sonra şu anki koltuklarda oturacak nesilden bahsediyoruz. Hiçbirini kaybedemeyiz.




Sosyal medya hayatımızın içerisinde büyük bir yer kaplıyor. Zamanımızın çoğunu alıyor da diyebiliriz. Sosyal medyayı nasıl kullanmalıyız ki hem çağımızdan kopmadan bir şeyleri aktaralım ama hayattan da kopmadan aktaralım. Zamanımızın büyük bir çoğunluğunu da almamalı. Nasıl düzenleyebiliriz bunu?




–İlk başta şurada anlaşmamız gerekiyor, tamamen hayatımızdan sosyal medyayı çıkartamayız. Ama zamanımızın çoğunu çalmasına da razı gelmemeliyiz. Yani düzenleme şart. :) Bunun için uygulama zamanlayıcısı kullanmanın daha rahat olacağı kanaatindeyim, gerek telefonların ayarlar kısmından, gerekse başka bir uygulamadan zamanlayıcıyı halledebiliriz. Bir de not tutmak, söz uçar, yazı kalır demişler eskiler, bundan dolayı "bir nevi zinciri kırma" oyunu başlatabiliriz kendimize. Örneğin 21 günlük zinciri kırma yapar, sonuna da ufak bir ödül koyarız. Kısa hedeflere ulaşmada ödülün motivasyonda önemli bir rol oynadığını duymuştum. Sınava hazırlandığım dönemde en fazla 30 dakika olacak şekilde ayarladığım olmuştu. Bu durumu şu an vize ve finallerimden yaklaşık 1 ay önce yapmaya gayret gösteriyorum. Bazen fazlaca girdiğim zamanlar oluyor, kendime çeki düzen vermek amaçlı da en fazla 30 dakika kriterine dönüş yapıyorum.         


 Biliyoruz ki sosyal medya çok renkli, telefondan başımızı bir kaldırıyoruz 1 saat geçmiş, daha yapmamız gereken vazifelerimiz var. İşte burada kendimize gerçekçi ve dürüst olmamız gerekiyor. Unutmamalıyız ki başkaları neler paylaşmış diye merak ederken kendi zamanımızdan başka bir şey kaçıp gitmiyor. Gerekirse arkadaşlarımızla bir grup olup o gün sosyal medyada kaç saat ya da dakika harcadığımızı paylaşacağız. Zira birliktelik motive eder, belki biraz ödül- ceza sistemine çevirdiğimizde daha güzel bile olabilir.




Mevlana İdris'in şöyle bir sözü var: 


biliyorum!


telefonlar oldukça insanlar birbirini görmeyecek


biliyorum!


birbirimizi görmeden ölücez...


Biraz öyle bir ânâ doğru kayıyormuşuz gibi geliyor. Yoldayken, yürürken, otururken hep bir telefona bakma halindeyiz. Aslında bütün haberleri de oradan alıyoruz. Her ne kadar bunun zamanımızı çok aldığını düşünsek de gerçek mânâda niyetlenemiyoruz telefonu kullanım, sosyal medyayı kullanım noktasında dirayet gösteremiyoruz. En basitinden ben kendi üzerimden de bunu dengeli bir şekilde yürütebiliyor muyum bilemiyorum. Çabalıyorum, kendimi uyarıyorum. Bunlar da çok önemli. Faydalandığım noktalar da çok oluyor ama bazen acaba bu faydalanıyorum diye düşündüklerim beni oyalandırıyor mu diye düşünüyorum. Harekette bereket var denilir gerçekten öyle telefondan başını kaldırmak isteyen bence hareket halinde olmalı diye düşünüyorum. Uzaklaşmak için neler yapabiliriz önerebileceğin bir şeyler var mı?




–Olayları kaçırıyormuş hissi... Sanırım çağımızın sorunlarından biri ve gittikçe de artacak gibi duruyor. Aslında insan içindekilerden kaçtığı için mi soluğu telefonda alır? İçe, ' eve dönmemenin' huzursuzluğudur belki de. Bence bu bir kaçış. İçeride düzenlenmesi gereken onlarca durum var ki ah o halının altı bir kalksa dediğimizden hem de. Zihni bu yüzden telefonla meşgul ediyoruz. Kimse bir yere kaçıp gitmiyor, birileri aynayı bize tutmadığı içinde kaçabildiğimiz kadar kaçıyoruz işte. Daha somut bir öneri olarak genel zamanlayıcı ayarlarını oluşturmak lazım. Yine not alma kısmına değinebilirim. Bir de bence biraz da olsun telefonsuz yaşamayı öğrenmemiz gerek. Kendimize 1 saat ayırsak çıksak dışarı ve yürüsek... 1 saat ya hu bizim kendimize ihtiyacımız var. Kainatı görmeye, okumaya. Ama kafalarımız ekranın içinde olduğu müddetçe bağımızı kopartıyor. Cümlelerimi İsmet Özel'in şu dizleri ile sonlandırmak istiyorum; " aranı açıyorsun kendinle /eşyayı araladıkça...




İnsanın kendinden kaçması diye belirtmen bu çağda yaşıyan biz insanlar için temel sorun. Biraz kendimize de kaçmamız lazım. Kendimize kaçalım ki biraz tanıyalım, tanıdıkça da zamana, sosyal medya yönetimine dair daha sağlam adımlar atabilelim. Eklemek istediğin başka bir şey var mı mimozaverosa?




–Zaman yönetimi konusunda ayaklarımızın daha sağlam basması için ufak bir kuraldan bahsedeceğim. Parkinson Kural'ı der ki; bir işe ne kadar zaman ayırırsan o iş o kadar sürer. Birinci aşamada yapacağımız iş için başlangıç ve bitiş tarihi belirlememiz gerekiyor. Başlangıç ve bitişi ne çok seyrek ne de çok sık tutmamız lazım. İkinci aşama işimi hangi günler ve saatler içinde yapacağım bunları kararlaştıracağım. Elimde bir ana bir de yan görev olabilir. Ve üçüncü aşama öncelik sıralaması... Son olarak hepimizin birer yolcu olduğunu unutmayalım lütfen. Hayatımız hakkında istediğimiz düzenlemelerin birazını belki çoğunu yapamıyor olmak bizi vazgeçirmesin. Hiçbirimiz dört dörtlük değiliz. Kusurlarımız var, sadece çabaya sarılmamız gerekiyor. Bir davamız olmalı en azından. Ümmet için bir şeyleri ortaya koymalıyız. Çevirin gözlerinizi Gazze'ye... İşte o zaman oturduğunuz masanın, tuttuğunuz kalemin önemini bir kere daha anlıyorsunuz. Boşa geçirecek bir dakikamız bile yok. “İki nimet vardır ki, insanların çoğu bu nimetleri kullanmakta aldanmıştır: Sıhhat ve boş vakit.” Buhârî, Rikak 1. Ayrıca bk. Tirmizî, Zühd 1; İbni Mâce, Zühd 15 Daima yolda olanlardan olmak, zamanımızı iyi değerlendirmek duasıyla... Arı kovanı ekibine de ayriyeten çok teşekkür ederim.




Biz teşekkür ederiz Mimozaverosa. Yeniden seninle polenleşme yapmak çok heyecan verici bizim için. Heybemize çok güzel şeyler aldık. Allah razı olsun. Zamanımızı doğru şekilde kullananlardan olmak duasıyla, zâyi etmeyenlerden olalım inşâAllah.

NOT: Bizleri instagramdan da takip edebilirsiniz. 

Yorumlar

Popüler Yayınlar