POLENLEŞME MUHABBETİ 25, KONU: DİJİTAL MİNİMALİZM
Herkese selamün aleyküm bugün Ümmü Gülsüm İç ile birlikte Dijital Minimalizm hakkında konuşacağız. Kendisi Dijital Minimalizm kitabından oldukça istifade etmiş ve öğrendiklerini hayatına tatbik etmeye çalışmış. Bizde onun dijital bir disiplin sağlama mücadelesinden ve bu yolda öğrendiklerinden öneriler alacağız. Hepimiz az çok dijital bağımlılıkla karşı karşıyayız. Her gün teknolojinin önümüze sunduklarından bir seçim yapmamız, bir sınır çizmemiz gerekiyor. Bunu ise nasıl sağlayacağımızı, dijital kullanım süremizi nasıl aza indirebileceğimizi gelin ondan dinleyelim.
Öncelikle minimalizm nedir? Gerçek minimalist sence nasıldır ve nasıl olmalıdır?
Öncelikle minimalizm hayatın neredeyse her alanında düşünülebilir ama ben bugün çağımızın minimalleşmesi gerektiğini düşündüğüm bir alan olan dijital minimalizmden bahsedeceğim. Öncelikle minimalizm için bazı tanımlar var. Ben en çok "azın çokluğu" demeyi seviyorum. Bu tanım benim için bir aydınlanma gibi çünkü çok düşündüm az dediğim şey nasıl çok olabilir diye. Tabii sadelik olarak da bir tanımı var. Bence sadelik dediğimiz zaman insanın gözünde hep zevksiz beyaz düz şeyler geliyor. Fakat minimalizm aslında temizliktir bence. Kafanın içini temiz tutmaktır. Böyle dememin nedeni ben de dahil olmak üzere bazı şeyleri hayatından çıkartmış ya da çıkartmaya çalışan insanların bu temizliği hissetmesinden dolayı. Gerçekten minimal yaşamak tam olarak arınmak gibi bi his. Hani derler ya eğer etraf dağınıksa orada iş yapamazsınız çünkü kafanız dağılır diye. Peki insanlara soruyoruz, haftada kaç kez evinizi temizliyorsunuz diye. Muhtemelen iki üç kez ev süpürülüyordur. Peki beynimizi ne kadar temizliyoruz? Elbette beynimizi irademizle temizleyemeyiz ama kirletmemek bizim elimizde. Bu yüzden minimalizm benim için kafa rahatlığı demek. Etraftaki dağınıklık gibi beynimizdeki dağınıklık da hayatımızı etkiliyor. Beynimi yormak istemiyorum çünkü beyin vücudu yönetir ve eğer kafanız doluysa elinizin, ayağınızın işlevi de yavaşlar. Uzun uzun dalar, odaklanma sorunları yaşarsınız... Bence gerçek minimalist kendisini ve beynini koruyan, kirletmeyen kişidir.
Mesela bazen korkunç bir video çıkar karşınıza. İzlersiniz, o an korkmazsınız. Bütün gün işleriniz vardır bir şeyler yaparsınız sonra gece yastığa başınızı koyduğunuzda bütün gün yaptıklarınız değil de o sahne gelir gözünüzün önüne, uyuyamazsınız. Böylece beyninizi kirletmiş oldunuz ve bundan vücudunuz da zarar gördü. Mesela bu devirde en yaygın ve benim açımdan fark ettiğim en kötü şey aylarca Instagram'ın kölesi olmaktı. Ben bir şarkıyı üçten fazla dinleyemezken anlamını dahi bilmediğim videolar beynimde tekrar tekrar dönüyordu, yoruluyordum. Beynim pek çok videoyu gördüğüm an kaydediyordu çünkü. Korkunç bir şey cidden ama kimin umrunda Instagram'ın insanların beyinlerini çürütmesi. Parayı alan kazanmıştır zaten ve bağımlılarsa zararda olduklarının farkında bile değiller. Bence gerçek minimalist olmak isteyen en az beş kez "azın çoğu" nedir diye düşünmeli. Uyanmalı, bulunduğu ortamın arka planında nasıl etkilendiğini bilmeli ve ona göre davranmalı.
Peki dijital minimalizmi nasıl olmalıdır?
Dijital minimalizm bence aşama aşama olmalıdır. Bağımlı bir insan olarak ilk başta 9-7 saat kadar ekran sürem vardı. Instagram'da en az 3 saat geçiriyordum bazen 5-6 saat bile oluyordu. Bunu söylemek kolay değil pek çünkü bir Müslüman'a da hiç yakışmıyor. Peki böyle olunca herşeyi atıp hemen tuşlu bir telefona geçmek şahsım adına mümkün olmadı. Öncelikle süre sınırı koydum fakat bu süre bana yetmiyordu. Daha çok video izlemek istiyordum çünkü sayfama düşüyordu. O içerikler beynimin içini dolduruyordu ve bu benim daha da çok bakma isteğimi tetikliyordu. Kendime koyduğum yasaklar beni daha da sinirlendiriyor ve mutsuz ediyordu. O an azın çoğu nedir diye düşündüm. Bir saat sınırı koymaya başladım. Dışarıdan bakılınca çok kolay geliyor ama cidden çok zor oldu. Kendimi zehirlediğimin farkındaydım ama bunu hala devam ettirme isteğim, en çok da bu moralimi bozuyordu. Ciddi bir baskı hissettim önce. Bunu hala o içerikleri görüyor olmamda buluyorum. Yani aslında minimalist değildim sadece minimalist olmadığım zamanları sınırlamaya çalışıyordum. Bu da sonunda sınırların aşılmasına sürekli geri dönüp zamanlayıcıyı günü birlik kaldırmaya gitti. Başaramadım. Çok fazla seçenek vardı ve bende sırayla hepsini denedim. Bence herkesin belli bir süre bu yöntemleri denemesi bu yoldan geçmesi gerek. Peki bu yöntemler neler ve ben bunları nereden öğrendim? Tabii ki Cal Newport 'un Dijital minimalizm kitabından.
Kitapta yazar genel olarak nelerden bahsediyor?
Bu kitapta bir olay örgüsü var ve bu bence çok iyi tasarlanmış, iyi düşünülmüş bir şekilde aşama aşama gidiyor. Kitap daha başlar başlamaz Andrew Sullivan'ın "Bir zamanlar ben de insandım" yazısını konu alıyor. Bu yazı bana sanki böyle bi anda suratıma su çarpılmış gibi hissettirdi. Kitabın devamında bu dijital dünyanın arkasında yatan büyük algı oyunu anlatılıyor. Ardından dijital minimalizm nedir ve neden gereklidir bunu anlatıyor. Kitapta dijital minimalizm hakkında yapılan deneyler insanların fikirleri ve deneyimlerine oldukça fazla yer verilmiş. Aslında tam da bizim burda yaptığımız polenleşme de dijital minimalizmleşmeye çalışan bir kişinin deneyimleri ve önerileri hakkında. Kitabın ilerleyen kısımlarında yine minimalizmleşmek için yapılabilecek yöntemlerden bahsediyor. Bu tekniklerin bazılarını denedim ve az sonra anlatacağım. Kitabın sonlarına geldiğinizde tamamen arınmış kötü alışkanlıkları bırakmış ve buna ikna olmuş olduğunuzda artık yeni bir aşamaya geçiyorsunuz. Boş zamanda neler yapılabilir? Öncelikle Müslümanların boş vakti yoktur, olmamalıdır. Tembellik etmezler, bir işten yorulunca başka bir işe geçerler. Hatta istirahat bile onlar için bir vazifedir. Dinimiz yine bize yol gösteriyor her konuda olduğu gibi. Peki dijital minimalizm kitabı bu boş vakitlerde ne yapmamızı, nasıl geçirmemizi söylüyor:
"Yüksek kaliteli boş zaman faaliyeti"
Yani aslında gereksiz bir işten kurtulduğunuzda ortaya çıkan zamanı daha değerlisiyle değiştirmezseniz o boşluk, hiç bir işe yaramayacak. Minimalizm aslında tam olarak bu. Daha iyi bir şey yapmak varken kötüsünü bırakmak. En son kısımda da bu alışkanlığın nasıl başladığı ve istatiksel olarak bu uygulamaların nasıl işlediği anlatılıyor. Özetle insanlara yeni ve müthiş teknoloji olarak gösterdikleri şeyin tamamen kendi amaçları için olduğuna insanların sağlığının arka planda kalmasına dikkat çekiliyor. Bu kısmı okurken o eskiden yaptığınız düşük kaliteli etkinlik tamamen aklınızdan çıkıyor sanki bir perde kalkıyor ve bu bağımlılığa geri dönmek istemediğinizi fark ediyorsunuz. En azından ben öyle hissettim.
Dijital minimalizm kitabında senin dikkatini çeken noktalar neler oldu? Ayrıca bize öğrendiğin ve uyguladığın tekniklerden biraz bahsedebilir misin?
Kitapta dikkatimi çeken noktalardan biri bu bağımlılığın içinde özgür müyüz sorusunu sormak ve cevaplandırmak oldu. Düşününce çoğunluk bu uygulamalar için "ne var istediğim an silebilirim" diye düşünüyor. Sorun işte tam olarak burada. Bu sistem sizin onu silmek istememeniz üzerine kurulu. Hep bir bahane bulun diye sürekli güncelleme geliyor. Size Instagram'ı silmemek için ondan fazla neden bulurdum ama hiçbiri benden kıymetli değildi. Bu konuda ilk düşünmeye başladığım bahane şu oldu: sürekli bir şeyler söylemek insanlarla iletişime geçmek istiyordum ama bu bir beğeni ile görüldü ile karşılandı. Bu ise bana yetmedi. Fikirlerimin dinlenmesinin üzerine ters bi düşünce olsa bile fikir sunulmasına ihtiyacım vardı. Yorum, sohbet istiyordum. Bu kitapsa bu hislerimin normal olduğunu ilgi manyağı falan olmadığımı fark etmemi sağladı. Ama aracım yanlıştı. Çünkü aslında insan konuşarak anlaşmaya müsaitti. Bunun için mimikleri, duyguları vardı ama bu sistem bize bunların hiçbirini vermiyordu. Sadece ulaşımı sağlıyordu. Bu sistemde sürekli insanların içindeymiş gibi olabilirsin ama bunların hiçbiri insanın sosyallik ihtiyacını karşılayan cinsten değil. Daha sonra bu ortamın benim zihnimi ne kadar doldurduğunu fark ettim. Gereksiz o kadar bilgi vardı ki hangisi doğru hangisi yanlış sorgulamadan öylece ekrana bakıyordum. Beynimi bu kadar belirsiz bir ortamda doldurmak istediğime emin miydim? Tabii ki hayır ve kitaptaki yolları denedim. Açıkçası kitapta pek çok yöntem var: bildirim kapatma, beğeni tuşu kullanmama, belli ortamlar dışında tekonojiye yaklaşmama, süre sınırı koyma, uygulamayı silme... Bunları tek tek denedim. İlerleyen zamanlarda yüksek kaliteli boş zaman faaliyeti kısmından oldukça etkilendim çünkü dünyada yapacak birrrrr sürü şey var ve biz en gereksiz olanını yaparak ne kadar çok deneyim kaçırıyoruz bunu fark ettim. Yapacak çok fazla şey var ama bizi sürekli tembelliğe oturduğun yerden sayfa kaydırmaya iten bir sistem var. Biz de resmen buna kul köleyiz. Bunca zaman Instagram'da gezmek yerinde çok küçük ama benim gerçekten yararıma olacak belki boya kalemlerimin ucunu açmak bile olabilir çorabımın minik deliğini dikmek gibi basit de olsa işime yarayacak işler yapabilirdim. Beş dakika gökyüzünü izlemek mi daha çok dinlendirir insanı yarım saat Instagram'da gezmek mi diye sorsam cevabı herkes bilir. Peki kaç kişi uygular?
Çağımızda bağımlılık had safhada ve bizler bu durumu bilsek dahi biz de bağımlı halde olabiliyoruz. Bağımlı olduğumuzu nasıl anlayabiliriz? Ve bu durumdan kurtulmak ve dengeli bir şekilde hareket edebilmek için neler önerirsin?
Aslında insan bağımlı olduğunu bilir. Sadece bundan vazgeçmek istemez. Çünkü öyle geçici ve çabuk mutluluklar insanın hoşuna gider anlık dahi olsa. Bağımlılık cidden çok zararlı örneğin ben çok fazla yatarak video izlediğimde baş dönmelerim oldu, başımın uyuştuğunu fark ettim. Odağım dağılıyordu ve hiç bir şeye dikkatimi veremiyor, başka hiç bir şeyden zevk alamıyordum. Ta ki bağımlılığımı kabul edip bundan hoşlanmıyor olana kadar. Aslında bu hoşnutsuzluk hali bağımlılığı bırakmanın yarısı neredeyse. Sonrasında ise bağımlılıktan kurtulmak istiyorsak önce onun yerine koyacak daha iyi şeyler bulmamız gerek. Bunu illa ki iyi yapıyor olmak gerekmiyor farklı şeyler denemek gerek. Böylece pek çok yetenek edinebilir pek çok şeyin kapısını açabilirsiniz.
Peki sosyal medyaya bakışımız nasıl olmalı? Bu dijital çağda nasıl dengeli bir şekilde teknolojiyi kullanabiliriz?
Teknolojiyi amaç değil araç olarak kullanmayı başarırsak aslında sorunumuz çözülmüş olacak. Yani biz mi teknolojiyi kullanıyoruz yoksa teknoloji şirketleri mi bizi kullanıyor? İnternet benim için çok büyük bir nimet. İşimi o kadar kolaylaştırıyor ki. Müthiş bir şey. Tabii her şeyde olduğu gibi bir sınır elbet var. Bu dengeyi ise sürekli sorgulayarak sağlayacağız: Bu benim için faydalı mı? Neden şu an bunu yapıyorum? Bu teknolojinin neresi benim için uygun? Hangi özelliği kullanıp hangisini kullanmamalıyım?
Zamanla size uygun şekilde sadece yararınıza olan şeyleri - bu yarar sizi mutlu etmek de olabilir - kendimize sınır koyarak kullanabiliriz. Sınır koymadan bu dengeyi sağlayamayız ve savruluruz. Bir programın bi özelliği işinize yarıyorsa ama geriye kalan beş özelliği size zarar veriyorsa burada bize vereceği zarara bakmak ve ona göre değerlendirmek daha doğru olacaktır. Denge konusunda da yine "azın çoğu" konusuna geliyoruz. Kendimize "Bu yaptığım gerçekten az mı, çok mu? Dengede miyim?" diye sormak gerek. İlk başlarda bir şeyler paylaşmak bana iyi gelirken bi süre sonra çok fazla şey paylaştım ve sanki insanlar bakmadan geçiyormuş gibi hissettim. Yeni bir beğeni, bir görüş, bir fikir için sanki kendimden bir parça verecek duruma düştüm. Dengemi kaybettim ve düştüm. Umarım tekrar o yoldan gitmem çünkü bi yerden sonra gidilecek yer uçurum. düşeriz ve buna gerek yok.
Hepimiz bu çağda yaşıyoruz ve giderek dijitalleşen dünyada insanın kendi disiplinini sağlaması oldukça zorlaşıyor. Senin bu konuda kendine farkındalık kazandırıp bunun için harekete geçmen takdire şayan. Dijital minimalizm kitabından yararlandığını söyledin. Peki bu kitaptan sonra hayatında neleri düzelttin? Bu düzeltme aşamasının ilk ve en büyük girişimi nasıl oldu?
Aslında bu kitabı okumadan önce de sık sık takip ettiğim içerikleri gözden geçirir bir durumdaydım. Beni rahatsız eden bir şey varsa zamanımı almasını istemediğim için takipten çıkardım. Zamanla fkirlerim değişmeye bazı şeylere gerçekten objektif bakmaya başladım. Kişiliğim, sevdiklerim, sevmediklerim, inançlarım, etik anlayışım gelişmeye ve dönüşmeye başladıkça - hala devam eden bir süreç - farkındalığım arttı. Çünkü insan sürekli değişir. Bazı insanların benim için uygun olmadığını anlayıp o zamana kadar sevsem bile takipten çıktım. Sevdiğimiz her şey bize iyi gelmez çünkü. Bir insan sigarayı da sevebilir ama zararını tartışmak bile anlamsız. Sevdiğin için kendini onunla iyi hissediyor olabilirsin ama bedenin çürürken mutlu olman ne kadar mümkündür? Ben gerçekten ruhumla ve bedenimle mutlu olmak için bazı şeyleri bırakmam gerektiğine karar verdim. Zamanla hesaplarımı temizledim. Yine de bir şeyler eksikti. Hesabımda iyi şeyler de yoktu kötü şeyler de. Ardından sizin gibi güzel kardeşlerimizle doldu hesabım her yerden motive edici bir söz, huzurlu paylaşımlarla doldu. Açıkcası ana sayfamı süsleyen güzel arkadaşlarım hepinize çok teşekkür ederim.
Kitabı okuduktan sonra ana sayfam düzeldi ama keşfete giriyordum ve hala boş bir yerdi. Önce süre sınırı koydum fakat bu bana hiç iyi hissettirmedi. Çünkü keşfet öyle bir bataklık baktıkça bakasınız gelir, asla doymazsınız ve eğer zamanlayıcı bir anda beş dakikan kaldı, uygulama kapanacak derse sinirlenirsiniz. Eskiden kontrol benim elimdeydi(!) ama artık kendime verdiğiniz bazı sözler beni engelliyordu. Bu kısım cidden zordu çünkü keşfete girmeden duramıyordum. Girince çıkamıyordum. Zamanlayıcıyı kendimce bahanelerle aşıyordum. Sonra zamanlayıcıyı ayarlama tekniğinin bana pek uygun olmadığını anladım. Bir süre bildirimleri kapattım, ekranı kaydırmadığım sürece bildirimleri göremiyordum fakat böyle de yararlı şeyleri kaçırıyordum. Bunu da kısa sürede bıraktım. Ama fark ettim ki kitapta geçen bazı teknikleri önceden yapıyormuşum, bunlara alışmam zor olmadı. Mesela mesajlaşma saati belirlemek gibu. Genelde arkadaşlarımla akşamları mesajlaşıyodum. Bu ise tüm gün her an mesajda olmadığım için vaktimden tasarruf sağlıyordu. Benim için asıl kırılma noktası kitabın ortalarına geldiğimde ailemle beraber dağ evinde iki gün geçirecek olmam oldu. Çok güzel kısa bir detoks gibiydi internetim yoktu ve kimseden internet istemeden sadece kitabımı alıp oraya gittim. Sanki o gün nutkum tutuldu her şey çok daha güzel gelmeye başladı. Güneş, ay, çiçekler... Sadece çiçek fotoğrafları çektim. Onun haricinde kitap okudum, toprağa bastım, tefekkür ettim, şükrettim, bol bol nefes aldım, dünyayı sorguladım, kendime sordum... Tam ikindi vakti kitabımı alıp açık havada okumaya başladım. Okuduğum yer ise tevafuk oldu. Sayfa yüz elli yedide de Liz'in çiftlik hayatını anlattığı kısım. Daha değerli yapacak çok fazla şey olduğunu anladım o gün. Kafamı dinlediğim bir gün olmuştu ve artık bazı kararlar aldım. Bazı uygulamaları silmenin vakti geldi. Yine de kitabın bitmesini beklemek istedim. O sıralarda Instagram'a tarayıcıdan girme kararı aldım. Böylece zor da olsa paylaşım yapabiliyor, ana sayfamda sadece takip ettiğim insanların paylaşımlarını görüyor, arkadaşlarımla istediğim zaman mesajlaşabiliyor ve en güzeli reels izleyemiyor olacaktım. Keşfet kısmı da var fakat aynı zevki vermediği için elim dahi gitmiyordu. Ayrıca tarayıcıdan girmenin bir faydası da şu ki alıştığınız görüntü tamamen değişiyor ve çirkin bir hale geliyor bence ve bu ekran süremi etkiledi. İlk sildiğim gün Instagram'a tarayıcıdan girdiğimde ara yüzü o kadar kötü gelmişti ki sanırım o gün sadece on dakika harcamıştım. Yani benim açımdan kitabın çok güzel faydaları oldu. Hep aynı uygulamadan konuştum bir de YouTube'dan örnek vereyim. Oradan sürekli video bildirimi geliyordu ve sanırım oraya da short kısmı eklenmiş aynen reels mantığıyla işliyor. Youtube bildirimleri beni çok içine çekmeye başladı ben bir şeyleri bitirmeyi çok seviyorum bu yüzden biri video attığında hemen onu izleyip bitirmem gerek gibi hissediyorum, nedense onu izlemek benim vazifem gibi geliyor. Bir şeylerden eksik kalma korkusu da olabilir tabii. YouTube için de tarayıcı imdadıma koştu. Bu arada tarayıcım operagx bence gayet faydalı ve güzel. Böylece YouTube'u da silmiş bulundum ve telefonum gerçekten bir araç oldu. Artık sürekli devamlılık isteyen oyunları da oynamıyordum. Sürekli her gün görevler yapmak beni yoruyordu ve böylece onları da bıraktım. Kitabın benim üzerimde böyle güzel etkileri oldu.
Ekran süreni azalttıktan sonra hayatında neleri gözlemledin? Neler hissettin? Bunları bizimle paylaşabilir misin?
Hayatı yaşıyormuşum gibi hissettim. Sanki üzerimde böyle sürekli izleniyomuşum gibi bir his vardı ve o kalktı. Sürekli kameralar yoktu hayatımda hatta belki de sürekli kendini bu dünyanın starı sanan ve herkesin onu izlediğini düşünen insanlar da yok olmaya başladı. Baş dönmelerim azaldı. Artık daha iyi odaklanarak insanları dinleyebilir bir hale geldim. Beş kere "ne dedin?" diye soruyorsam bire düştü. Daha çok kendim için yaşıyormuş gibi hissettim insanların fikirleri elbette benim için önemli ama burda kastettiğim şey beğenilmeye çalışmıyor olmak. Görülmek için başka şeyler yapmaya gerek duymamak. Bir de şu sanki bir şeyler olunca ve görünce paylaşım yapma gerekliliği gibi bir zorunluluk üzerimden kalktı çünkü paylaşım yapmam tarayıcıdan oldukça zorlamıştı.
Çok teşekkür ederiz bizimle tecrübelerini paylaştığın için. Hepimizin dijitale karşı kendine göre çizdiği bir yol var. Kimimiz uygulamalara ve bize sunduklarına şartsız teslim oluyoruz, kimimiz bağımlıysak değilmiş gibi davranıyoruz. Belki de kendimizi kandırıyoruz. Ama kimimiz de senin gibi içinde bulunduğu durumu sorgulayıp bir çıkış yolu aramaya koyuluyor. Son olarak bize neler söylemek istersin? Senin gibi bir çıkış arayanlara da tavsiyelerin neler?
Benim dijital minimalizm serüvenim de bu şekilde. Kendimizi terbiye etmeden irademizi terbiye etmeden hiçbir şey başaramayız. Buradan benimde çokça istifade ettiğim İrade Terbiyesi ve Dijital Minimalizm kitabını herkese tavsiye ediyorum. Teşekkürler.
O zaman herkese daha az ekrana, daha çok kainata baktıkları günleri olmasını diliyorum. Selamlar.
Teşekkür ederim
YanıtlaSil