POLENLEŞME MUHABBETİ 21, KONU: FETH-İ GÖNÜL
Polenleşme muhabbetleri kaldığı yerden devam ediyor. Erva Esma Güler'le yaptığımız polenleşmemiz biz arılara o kadar iyi geldi ki... Gönüllerin fethinin azaldığı şu günlerde gönüller fethine dair konuştuğumuz ve kardeşlik duygusunu şiddetli bir şekilde hissettiğimiz bir polenleşme oldu bizim için. Gelin hep birlikte Erva Esma Arımızı dinleyelim🐝
Öncelikle gönül kazanmanın öneminden sonrasında ise nasıl gönül kazanılacağından ve gönül kazanınca hayatımızda ne gibi değişikler olacağından bahsedelim. Gönül kazanmak bizler için neden önemlidir ?
Gönül kazanmak, Allah'ın rızasını kazanmaktır. Çünkü Allah gönüllerdedir, gönüllerde yaşamaktadır. Allah'ın olduğu bir gönlü kazanmak demek Allah'ın da sevgisine muhatap olmak demektir. Bir mü'min kulun önündeki en büyük amaç da bu olmalıdır.
Yunus Emre der ki:
"Biz gelmedik kavga için,
Bizim işimiz sevi için.
Dostun evi gönüllerdir.
Gönüller yapmaya geldik."
Bu kıta da gönül kazanmanın ne kadar kıymetli bir hadise olduğunu bizlere gösteriyor.
Bu dünyada her şey geçici: Mal, mülk, makam, şöhret, para, miras, ev, araba... Öldükten sonra tek gerçek girdiğin gönüller olacaktır. Öldükten sonra imam "Nasıl bilirdiniz?" diye sorduğunda içten bir "İyi bilirdik." kelamına mazhar olan insan bu dünyadaki hiçbir şeye denk olamayacak kadar ulvi bir şey kazanmıştır. Ne mutlu ona ki sâlih/sâliha bir kulsa Allah'ın izniyle cennetin anahtarı da ona verilmiştir.
Belki de girdiğim bir gönlün hayır duası beni kurtaracak. Bunu bilemem. Tek bildiğim ne kadar çok gönle girersem o kadar çok huzurlu olacağımdır.
“Allah’ın olduğun bir gönlü kazanmak demek Allah’ın da sevgisine muhatap olmak demektir.” Ne kadar kıymetli bir söz, çok güzel ifade ettin Erva. Peki nasıl olacak bu gönül kazanma, sözle mi davranışla mı?
Ömer Tuğrul İnançer hoca bir konuşmasında der ki "Samimi olmayan davranışlar muhataba tesir etmez." Biz gönül kazanmak hedefi ile yola çıktıysak önce samimi olacağız. Samimi olmak da niyetimizin halisliğinden geçiyor. Niyetimiz hâlis olduktan sonra da tüm gönül kapıları bir bir açılıyor. Tabii burada çok ince bir nokta var ki o da "gönülde kalabilmek". Asıl zor olan da bu. Gönülde kalamadığınız müddetçe gönül kazanmanın hiçbir ehemmiyeti yoktur. Hülâsa, gönül kazanmak önce samimiyetle daha sonrasında samimiyetini söz ve davranışlarla hissettirmekle hasıl olur.
Gönül kazanmak samimiyetten geçiyor bence de. Ama son söylediğin gibi asıl mühim olan gönülde kalabilmek. Benim merak ettiğim bir konu var ki; herkesin (fikri yapımız uyuşan-uyuşmayan) gönlünü kazanabilir miyiz ya da kazanmalı mıyız?
Herkesin gönlünü elbette kazanabiliriz ama kendi duruşumuzdan taviz vermeden. Nedir bu duruş? İslami çizgidir. Yani helal-haram sınırıdır. Diyelim ki karşınızda sizin dini görüşünüze hakaret eden biri var. Güzel bir sözle ona doğruları anlatmak, anlamıyorsa bırakmak gerekir. Karşılığında hakaret etmek değil:) Bu bile gönül kazanmaya yeter. Çünkü karşıdaki insan aslında sizin de ona hakaret etmenizi ister ki yaptığı yanlışı örtbas edip vicdanını rahatlatabilsin. Ama siz ona güzellikle yaklaşınca der ki: Ben bu insana neler dedim, o hala bana güzel davranıyor. Ve merak ederek görüşünüzün inceliklerini araştırmaya başlar, önce size sonra sizin görüşünüze hayran olur. Ve gönül kazanmış olursunuz. Tabii tam tersi bir durum da söz konusu olabilir. O zaman uzaklaşmakta fayda vardır. Çünkü gönül kazanacağım diye dininize yapılan hakaretlere susamazsınız. Susamadığınız zaman Allah muhafaza nefsiniz işin içine girebilir. Bu sefer bir bakmışsınız ki Allah için söz söylüyorum derken nefsinizin kölesi olmuşsunuz. Bu Allah rızası-nefis ile ilgili sahabe efendilerimizden Hz Ali'yi anlatan güzel bir an vardır:
Hazret-i Ali, Allah yolunda bir gaza esnasında karşısına çıkan amansız, güçlü bir düşmanı alt ederek yere düşürmüştü. Tam son darbeyi indirecekken, ölümle burun buruna kalmış olan rakibi, o an can havliyle Hazret-i Ali’nin yüzüne tükürdü. Bu iğrenç davranış karşısında Hazret-i Ali o düşmanını bıraktı. Ölümün pençesinden kurtulan düşman, rakibinin gösterdiği bu merhamet ve af karşısında dehşete kapıldı. Hazret-i Ali’ye kendince bir mana veremediği bu davranışın sebebini sordu.
Aralarında geçen konuşmayı Mevlânâ Hazretleri gönül diliyle şöyle anlatır:
“O kişi dedi ki:
«Yâ Ali! Üzerime keskin kılıcını çekmiştin! Tam öldürecektin ki, bundan vazgeçip canımı bağışladın! Neden böyle yaptın? Ne gördün ki, o beni yere seren kudretli öfken sükûnet buldu?
«Ey cenk meydanlarının yenilmez kahramanı! Lûtfedip hâlinden bir parça anlat! Bu nice ahvâldir?»
«Yâ Ali! Şimdi anladım ki bu Hakk’ın sırlarındandır. Zîrâ kılıçsız adam öldürmek, ancak Rabbin kârıdır. Bu sırrı bana anlat!»
Rakibinin bu sözleri üzerine Hazret-i Ali şöyle buyurdu:
«Ey kişi! Bilesin ki ben, kılıcımı Hakk’ın rızâsı için kullanmaktayım. Çünkü ben, Hakk’ın kuluyum, nefsimin, hevâ ve hevesimin değil...»
«Ben nefsimi tanıdım. Senin tükürüğüne mağlûb olmak bana giran geldi. Nefsimin şerrinden korktuğum için kılıcımı kınına soktum. Bunun için Allah’ın rızasından gayrı her şeyden yüz çevirdim.»
«Ben, mücevherlerle süslenmiş bir kılıç gibi tevhid incileriyle doluyum. Bu sebeple muharebede insanları öldürmekten ziyade onların dirilmeleri için gayret sarf ederim.»
«Bunun içindir ki, şu gazada seninle dövüşürken tükürmen dolayısıyla nefsani bir hâl zuhûr edince, kılıcı kınına koymayı münasip gördüm. Ta ki, Allah için seven ve Allah için buğzeden bahtiyarlardan olayım.»
İslam’a yapılan hakaretlerin karşısında gerçekten nefsimle çok mücadele ediyorum. Allah beni, bizi nefsimizin kölesi olmaktan korusun. Gönül kazanmanın öneminden, nasıl gönüllere girebileceğimizden ve kimlerin gönlüne gireceğimizden konuştuk. Peki gönül kazanmak bizim hayatımızı nasıl etkiler?
Gönül kazanmak, Allah’ın rızasını kazanmaktır; demiştik. Allah’ın rızasını kazanmak ise şüphesiz tüm hayatımızda bize eşlik eder. Ancak asıl önemi dünya hayatı sonrası ahiret hayatına eşlik etmesidir. Bize cennet vesilesidir.
Ahiret hayatında kazandırdığı cennet gönül kazanmanın en büyük hediyesidir.
Dünyevi kazancına gelecek olursak bununla alakalı yaşadığım birkaç anıdan bahsetmek istiyorum:
Tabii bulunduğumuz yerler gereği birçok kardeşimizle biraradayız. Sürekli iletişim kuruyoruz. Bir şeyler paylaşıyoruz. Birbirimize vakit ayırıyoruz. Karşılığında bir tatlı söz, bir dua, bir samimi-içten sarılış, aniden atılan bir mesaj bile bizi mutlu etmeye yetiyor. Onlara verdiğimiz değeri hissetmeleri ve buna karşılık vermeleri aslında niyetimizin hâlisliğinin bir tezahürüdür. E bundan gayrı hayatımızı etkilemesine gerek yok zaten
Bir bakıyorsun “Erva ablaaa!” diye mesaj atıp dertlerini paylaşıyorlar. Ki bu benim için çok kıymetli. Bir insan sizinle dertlerini paylaşıyorsa samimi gördüğü içindir. Mesajda hele hele bazı harfleri uzatarak yazıyorlarsa değmeyin keyfimize))
Harici arıyorlar, hadi buluşalım diyorlar. Koştur koştur gidiyorsun. Onların enerjisi ile doluyorsun.
Güzel bir şeyler yaşıyorlar ve bunu paylaşıyorlar, sen de mutlu oluyorsun. Destek olmaya çalışıyorsun.
Bazen çıkmaza giriyorsun bu sefer onlar sana destek oluyorlar, tekrar ayağa kalkıyorsun.
Şimdi o kardeşlerimle bir sürü grubum var. Hatta sosyal medya danışmanlarım bile var. Onların fikirlerini çok önemsiyorum. Tabii bazen yoğunluklardan ötürü gruplara çok dönüş sağlayamıyoruz. Sonra onlar yazmaya başlıyorlar. Bu grup niye sessiz, diye sitem ediyorlar.
Geçenlerde ehliyet sınavına girdim, sınava girmeden önce de dua istedim. Sağ olsunlar hepsi de güzel duaları ile dönüş sağladılar. Bir de şey diyorlar, Erva abla bizi de gezdirirsin artık! Gibi gibi güzel anılar biriktiriyoruz birlikte…
Ve en kıymetlisi de ne biliyor musun? Gençlikten ve gelecekten yana ümidini hiç kaybetmiyorsun çünkü böyle ihlaslı kardeşlerin olduğunu biliyorsun.
Velhâsılı kelâm, benim büyüklerim benim gönlümü kazandı ve beni yetiştirmeye devam ediyorlar; ben de onlardan aldığım ilhamla bu sancağı başkalarına devretmek için çaba sarf ediyorum.
Rabbimizden dileriz ki kazandığımız gönüller bizim cennet vesilemiz olur. Biraz konudan uzaklaşacağım ama merak ediyorum senin cevabını. Gönül kazanmak için öncelikle bizim gönlümüzün temiz olması gerekir. Bizler gönlümüzü kirden, şeytanın vesveselerinden, şeytani duygulardan; kinden, nefretten, hasetten nasıl koruyacağız?
Bununla alakalı bizlere önerilen en güzel şey istiğfar çekmek. Şeytanın herhangi bir konuda vesvese verdiğini anladığım an istiğfar çekmeye çalışıyorum ve bunun hayatıma tesirini çok fazla hissediyorum. Ve tabii dua etmek. Aslında mü’mine verilen en güzel hediye dua etmek. Mucizevi bir şey gerçekten. Seni Yaratan o yüce yaratıcı ile dua ile istediğin gibi iletişime geçebiliyorsun ve onun seni duyduğuna eminsin. Ona sonsuz güven duyuyorsun ve kudretine iman ediyorsun. Zaten günde beş vakit ne diyoruz: Bizi doğru yola ilet. Fatiha suresinde geçen bu ayet ile de namazımız içerisinde hep dua halinde oluyoruz. Doğru yol dediğimiz de zaten kalp temizliğinden geçiyor.
Mail adresimiz:arikovaniblog@gmail.com
Çok çok beğendim her kelimeye de katılıyorum 🤌🏻
YanıtlaSilYorumunuz için teşekkür ederiz🐝
SilGönül kazanmanın ve gönüllerde bir olmanın bu kadar güzel anlatılması 👌🏻 Maşallah kalemine ve emeğine sağlık 🌸
YanıtlaSilYorumlarınız için teşekkür ederiz. Yazarımıza biz de buradan tekrar teşekkür etmiş olalım🌻 polenleşmeyi yaparken biz çok zevk aldık siz de okurken umuyoruz ki zevk almışsınızdır.
Sil