ÇİÇEK BAHÇESİ 5, BAŞLIK: VAPURDAKİ AKVARYUMUN BALIKLARINA


 

Herkese selamunaleyküm, yeni çiçek bahçesi bölümümüzle sizlerleyiz. Vapurdaki Akvaryumun Balıklarına başlığı ile Gülbeyaz Süs kardeşimizin yazısını sizlere iletiyoruz. Yorumlarınız yazarlarımız ve bizim için çok önemli:) O zaman buyrunuz:

VAPURDAKİ AKVARYUMUN BALIKLARINA

Bazen anlamsız sorunlar içinde buluruz kendimizi. Çevremizde her şey tıkırındayken, oysa hiçbir sıkıntı bulunmuyorken, herkesin yüzü de gülüyorken, bizim, tamda bizim yüzümüz asılır. Manasını çözemediğimiz, sırrına eremediğimiz bir şey bizi sarsar. Tüm sır aklımızdayken, o akıl odasının anahtarını nerede bulacağımızı da bilemeyiz. Yürüdüğümüz sokaklar boş birer hayal ürünü, attığımız adımlar bir yanılsama oluverir. Elimizdeki kalemi tutmaya mecalimiz kalmaz, bir düşüncenin -ne olduğu bile bilinmeyen bir düşüncenin- ağırlığı altında kalırız. Bu bilinmeyen düşünce, bilinen diğer tüm düşüncelere bilet olur. Aklımız tatile çıkmış gibi, bomboş bir zihin bekler bizi. “Neyin var, ne düşünüyorsun bu kadar?” Sorusunun cevabı hep “hiç!” olur. Hisler uyuşur, gönül sıkışır, gözler ötelere uzun uzun dalarsa, işte o zaman ışıklarını yak, bizzat kendine!

Çünkü tüm kilitler de, anahtarlar da sende.

Kendini akvaryuma hapsedip orada besleyen senken, o garip balık da tam olarak sensin. Küçük balığın kısa süreli hafızasından dolayı nerede olması gerektiği ve nerede olduğu bilgisini unutması gibi insan da bazen olması gereken ve olduğu yeri unutuyor. Kör olmuşcasına etrafına bakıp göremiyor. Çünkü bakmakla görmek aynı şey değildir. Bakmak göz ile olur, görmek gönül ile. Bu yüzdendir gözleri âmâ olmak görmeye engel değildir. İşte insan göremediğinde, bu küçük akvaryumun içinde çaresiz ama bu suni hale muhtaç kalıyor. Bu benim yaşam alanım, bu olması gereken dünyam, sevin, diye tekrarlamasına rağmen gönlünde nedenini bilmediği vaveylalar işitiyor. O zaman kuyruğunu sallaya sallaya akvaryumun camları içinde yüzüp duruyor, her dakikada bir yeniden unutup yeniden yaşayarak, kendini çıkılması güç bir paradoksun içine atarak…

Oysa kendini akvaryuma atıp besleyen de aynı kişi. Lakin insan sadece tek bir bedene bağlı kalacağını sanıyor, oysa aklın sınırları çok geniştir ve aklın ütopyasında insan her türlü varlığın içinde yaşayabilir. Bu yüzden sorunları sadece kendi benliğimiz içinde çözmek oldukça basit kalır, belkide çözüm başka bedenlere bürünüp araştırmaktan geçiyordur.

Velhasıl, insan akvaryumun da bakıcısı olduğunu fark ettiği an vapurdaki perdeleri açıyor ve içeriye dolan aydınlık ve bir denizin varlığı akvaryumdaki balığa, yine ona ümit veriyor.

Sırada son bir şey kaldı. Eğer yeterince cesursa akvaryumu tek hamlede kırmak. İşte o zaman sudan fırlayan benliği birkaç defa vapurun ıslak ve soğuk zemininde çırpınacak, her seferinde daha büyük bir sıçrayış yapacak. Ölüyorum zannedecek, oksijeni zehir sanacak. Ama denize ulaşmak için hep canıyla çekişecek, zıplayacak, zıplayacak, zıplayacak…

Bir an kendini sonsuz gibi bir deryanın içinde bulduğunda, inanıyorum, ilk hissedeceği şey derin bir ferahlık olacak.

Yazan: Gülbeyaz Süs

NOT: Sevgili Arı Kovanı okurları 2 haftalık bir ara vereceğiz. Biliyorsunuz ki sınavlar ve vizeler başlıyor ve başlayacak. Kısa bir aranın ardından heyecanla ve yeni içeriklerle karşınızda olacağız inşâAllah.

İnstagramdan da takip edebilirsiniz.

https://www.instagram.com/arikovaniblog/

Mailden de takip edebilirsiniz.

arikovaniblog@gmail.com



Yorumlar

Popüler Yayınlar