POLENLEŞME MUHABBETİ 8, KONU: ÇAĞIMIZIN BAZI SORUNLARI, MÜSLÜMAN VE DURUŞU
Herkese Selâmün aleyküm. Yeni bir polenleşme muhabbeti ile karşınızdayız. Sedânur Harman kardeşimizle polenleşeceğiz inşâllah. Çağımızda büyük bir imtihanımız olan teknolojiyi kullanma biçimimiz ve de bu imtihanlara rağmen Müslüman gençler olarak neler yapabileceğimiz konusunda polenleştik. Bir Müslüman bu zaman diliminde neler yapmalı ve nasıl hareket etmeli kısacası duruşumuz nasıl olmalı diyerek ufuk dünyamızı da sorgulayacak güzel ve çok önemli konuyu kendi çapımızda konuştuk. O zaman buyurunuz. Bismillah.
Hoş geldin Sedânur, neler söylemek istersin başlamadan önce?
–Öncelikle burada olduğum için gerçekten çok mesrurum. Bize burada gerekli işler yapmayı nasip ettiği için Rabbim'e çok şükür, size teşekkür ederim. Zâhirde sen bana bir takım sorular soracaksın ve ben bunları cevaplayacağım. Bu şekilde bir diyalog hâlinde gideceğiz. Şunu söylemek isterim ki benim de zihnime birçok soru ve birçok cevap geliyor. Genellikle cevaplar sorulardan az oluyor ve yeterli cevapları bulamıyorum. Fakat sürekli bir döngü var içimde. Belirtmek istediğim nokta şudur ki: Okuyan kimse direkt benim cevabımı almayacak. Zihninde ne varsa, bunu önceden ne kadar düşündüyse, beynindeki kavramlar nasıl yerleştiyse ona göre bir cevap bulacak kendine. Yâni aslında onda olanı ben bir şekilde yansıtacağım, ayna görevi göreceğim. Nasıl ve ne kadar almak istiyorsa ona kalacak. Tabi bu teknik meseleler ile de ilişkili. Öncesinde kendisini ne kadar geliştirdiyse, okuduysa o kadar alacak. Hani elinde su bardağı olan o kadar alırken kovası olan da o kadar alır hesabı... Bir yönden de nâsip. Kim bilir benim “cevap” olarak verdiklerim yeni yeni soru işaretlerine sebep olur okuyanların zihninde. Dilerim ki sebep olur çünkü gelişmenin en büyük ve birincil şartı sormak, sormak, sormaktır. Bu bağlamda okuyanlara hem bir nebze cevap hem de soru işaretleri hediye edebilirsem ne mutlu bana. Polenleşmek için sabırsızlanıyorum. O hâlde vakit kaybetmeden başlayalım inşâllah.
O cevaplar bulunmayı beklerken bize de aramak düşmeli. Muhabbetimize başlayalım inşâllah. Ya Bismillah. Sedânur bu zamanda tahkikî mânâda Müslümanlık’ı yaşayabilmek zor. Ve bunu muhafaza edebilmek de öyle. Çevre bu konuda bizi etkileyen büyük ve önemli bir faktör. Hem iyi hem kötü mânâda. Müslüman'ın çevresine, olaylara daha doğrusu dünyaya karşı duruşu nasıl olmalı?
–Öncelikle öyle güzel bir soru sormuşsun ki içinde birçok alana ayrılma potansiyeli taşıyor ve ben bunu biraz bölerek cevaplamak istiyorum. Zamanımızdan bahsetmişsin. Gerçekten de bizi oyalayıcı, aklımızı farklı yerlere götürücü birçok -tâbiri câizse- oyuncak mevcut ve bu yaşlı genç demeden etkiliyor. Etkiliyor, çünkü bunu geliştirici firmalar bizzat insanların zamanını çok daha kapsamlı bir şekilde alabilmek için tasarlamış. Aslında kananın da bir suçu yok burada. Ama tabii kanmamaya çalışacağız. Bu demek olmuyor ki bizim için kandırıcı dünya sunmuşlarsa biz ona girelim, vakit geçirelim, eğlenelim, bizim suçumuz yok. Bu anlama gelmiyor. Sanırım bu noktada yapabileceğimiz en güzel şey irademizi geliştirmek olacak. Bununla birlikte gerçekten gerekli işlerle hayatımızı o kadar çok dolduracağız ki; oyalayıcı, avutucu, ufak tefek saçmalıklara vaktimiz kalmayacak. Ben bizzat zamanımızın en büyük sorununun vaktimizi yiyici küçük aygıtlar olduğunu düşünüyorum. Örneğin sosyal medya gibi. Bunun dışında zamanınızın büyük bir başka sorunu da örneklerin kötü olması. Örnekler kötü dedik ama hiç mi iyi örnek yok? Burada kendimize dönüp sormamız lazım: Ben iyi örnek bulmak için gerçekten çabalıyor muyum, elimden geldiği kadar iyi bir örneklik teşkil edebiliyor muyum? Aslında iyi örnekleri bulmak gerçekten zor değil. Ve onları takip edip rol model yapmak da öyle. En basitinden bir sosyal mecrada herhangi bir “ünlü”yü takipten çıkartarak yerine bir bilge kişiliği, insanlara yardım etmek isteyen gönüllüleri, STK’ları yahut iyilikseverleri koyabiliriz. Özetlemek gerekirse bu çağın benim için en kötü özelliği vaktimizi oyalayıcı küçük ıvır zıvırların çok oluşu, ikinci olarak da iyi örneklere rastlamakta zorlanışımız. Birincisine irademizle, ikincisine de kötü örnekleri hayatımızdan çıkartıp yerlerine iyileri koymaya çalışmakla ve bunun için çaba göstermekle çözüm oluşturabiliriz.
Bu çözümü bize biraz daha açabilir misin Sedânur?
-Buradaki ortak çözüm önerilerinin kötünün yerine iyi bir alternatif koymak ve bunu öncelemek olarak bir noktada birleştiğini gördüm. Mamafih şunu da ifade etmek isterim ki hiçbir zamanın öyle muhteşem, kolay, güzel özelliklerini sunan bir paketi yoktu. Her zamanın kendine özgü zorlukları vardı. Belki çok klişe olacak ama mesela Orta Çağda bir kitabı alabilmek için iller değiştirmeniz gerekiyordu ve şimdiki gibi ulaşım araçlarının hiçbiri yoktu. Ve bir kitaba ulaşabilmek için belki çöl sıcağında belki buzul soğuğunda günlerce seyahat etmeniz lazımdı. Bunu sizin gibi düşünen başka bir insanla paylaşabilmeniz için de bu tarz düşüncelerin olduğu yerlere gitmeniz lâzım. Fakat şimdi isterseniz bir kitabı en fazla başka bir ilçeden, kütüphaneden, PDF şeklinde veya internetten satın alıp bir şekilde temin edebilirsiniz. Çeşitli birçok imkana sahibiz. Bu yüzden evet devrimizin sorunlarını bilelim, bilelim ki çözüm yolu geliştirebilelim ve bunun için çaba sarf edebilelim. “Bizim zamanımız kötüydü, berbattı, diğer zamanlar çok iyiydi, insanlar bilgiye açtı.” gibi laflar söyleniyor. Evet; insanlar bilgiye açtı ama o açlığı doyurabilmek için, suya kanabilmek için de saatlerce yolculuk yapmaları gerekiyordu. Ya da daha yakın zamana geldiğimizde sanayi devriminden sonrasında nice nice kitleler yalnızca ufak bir miktar -kelimenin tam anlamıyla ekmek parası için- hayatta kalabilmek uğruna köle gibi çalıştırılıyordu. Günün üçte ikisi civarında saatlerden bahsediyoruz. Kadınların, çocukların çalıştırıldığı yahut köle alım satım yapılan zamanları hatırlayalım. Aslında çok da geriye gitmeye gerek yok. Babaannem anlatır mesela, köyde motorlar yokken tarlada her şeyi elleriyle yapıyorlarmış. Ve hâliyle bu işler hem vakitlerini hem de enerjilerini inanılmaz derecede sömürüyormuş. Yâni yemeyelim, içmeyelim, vaktimizin güzelliklerine şükredelim. Birçok şey makine ile kolay yapılır hâle geldi. Biz de teknolojinin esiri olmayarak bunun karşılığını verelim. Yapmamız gereken teknolojiyi kullanmak ama kendimizi kullandırtmamak. İşte bunun dengesini sağlayabildik mi her şey yoluna girer zaten. Elbette, hayatımızın her döneminde bunu sağlayamayabiliriz. Başlarda bir gün öyle bir gün böyle de olabilir. Ama önemli olan biz o yola girelim ve bunu yapma çabasında bulunalım. Sonrası Rabbim'in hediyesi olarak bize gönderilir inşâllah.
O zaman verdiğin örneklere bakacak olursak imkân yokken zor olan daha mümkün olabiliyor diyebiliriz. Şu zamanda imkân çok ama mümkün hale getirecek insanın eksikliğini çekiyoruz. Kitap çok, erişimi kolay. Ama okuyacak insan az. O zaman rahatlığa alışan, kolaylığa kavuşan insanın hareketinin de azaldığından bahsedebilir miyiz? Makineler hızlandıkça insan tembelleşiyor mu?
–Güzel bir noktaya değindin. Ben de öyle düşünüyorum. Burada bir ters orantı var. Fakat makineleri satın almamakla ya da kullanmamakla bir noktaya varabilir miyiz? Tabii ki de hayır. Böyle bir imkânımız da yok gibi görünüyor zaten. O hâlde biz denklemin bir tarafına ağırlık verelim ki diğer taraf çöküşe geçsin. Hem zihnen hem bedenen -çünkü bedenin hareketi zihni çok etkiliyor, biz ne kadar farkında olamasak da- hareketimizi çoğaltalım ki diğer tembellik kısmımızı kısabilelim.
Sedânur ilk sorumuza kısaca bir dönüş yapmak istiyorum. Çünkü hepimizin duruşumuzu belli hatlarla bilmesi lazım. Yoksa bu boşluğu başka kişiler dolduracak. Özenti, samimiyetten uzak, etrafından bîhaber bir Müslüman olmamalı. Müslüman bir insan gittiği her yere, her ortama dinini taşır. Bu bazen tesettürle, bazen namazla bazen oruçla olur. Müslüman’ın büyük bir temsil etme mükellefiyeti var. Ve nasıl temsil edeceğini de bilmeli. Biraz bahseder misin bize?
–Çevremiz bizi çok etkiliyor dedik Zeynepciğim. Buradan şuna bağlamak istiyorum. Niçin evimize kapanıp güzel bir şekilde ibadet ve zikirle meşgul olmak tek yaptığımız şey olmamalı da etrafımıza kendimizi göstermeliyiz. “Ben buradayım demeliyiz?” Aslında buradan şuraya da geliyoruz ister istemez: Bir Müslüman olarak oluşturduğum benliğe çok önem vermek zorundayım. Ben kendimi geliştirmek zorundayım çünkü benim temsil edip edebileceğim bütün hakkım bende. Kaç yıllık ömrüm varsa bilmiyorum. Belki bir haftam kalmış belki elli yılım kalmış. İslâm’ın temsilcisi olabileceğim tek zaman dilimi bu. Ve ben buradaki dengeyi sağlarken bir hafta sonra ölebileceğimi de göz önünde bulundurmalıyım. Bunun için amaç sadece kendimi geliştireyim, iyi bir temsilci olayım olmamalı. Bir yandan en azından farz ve sünnet boyutunda ibâdetlerime dikkat etmeliyim ve imânımı geliştirmeliyim. Diğer yandan da elli yıl dünya sürgününde kalabileceğimi ve uzun temsilciliğimi de düşünerekten kendime yatırım yapmalıyım. Bu yatırımı da insanlarla paylaşmalıyım. Ben çok önemsiyorum İslâm temsilcisi olmayı. Çünkü kitlelere hitâb ederken yapabileceğim en büyük şey bu: Rol model olmak. Özellikle söz konusu kitle gençler ve çocuklarsa tadından yenmez diyelim. Onların birer ömür yaşayacağını ve ömürlerinde de kimisinin öğretmen, kimisinin içerik üreticisi, yazar, kanaat önderi, siyasetçi, dernek kurucusu olabileceğini düşündüğümde muazzam bir tablo çıkıyor ortaya. Ve benim sanırım en büyük motivasyonlarımdan biri bu. Mantık şu arkadaşlar: Kendime yapabileceğim kadar yatırımımı yapacağım. Sakin ve vakûr bir şekilde hareket ederek tabii: “Şuradan şunu, buradan bunu alayım; vakti olmayanlar için kısa dünya tarihi, vakti olmayanlar için insan anatomisi alayım.” hayır. Hap bilgileri bir kenara koyalım. “Şu konu benim ilgimi çekiyor, ben bu konuda biraz ilerleyeyim arkadaş diyelim. İki kitap okuyup kenara bırakmayalım. Öncelikle tabii ki kendi imânımız birincidir. Kendi imanımızı gücümüz yettiği kadar sağlamlaştırmak birinci vazifemizdir. Bu yaşlarda hem Akâid hem Kelam hem İslam felsefesi aynı anda bu kadar ilme teferruatlı vâkıf olmak mümkün değil. Belki beş yüz yıl öncesinde mümkündü ama şuan bizim yapabileceğimiz belli bir düzeye gelmektir, zemini oluşturmaktır. O belli düzeye geldikten, artık İslâm fikrini kafamızda oturttuktan ve kendimizi bulduktan sonra -ki bu kendimizi bulma işleminin yüzde yüzü bu yaşlarda gerçekleşmez, hayatımız boyunca güncellenmeye ve eklenmeye devam eder- artık aksiyon alma vaktidir deyip neye ilgimiz varsa Bismillah demeliyiz. Özellikle sosyal bilimlerden örnek vereceğim, sosyal bilimlere aşık biri olaraktan ama siz bu örnekleri çoğaltabilirsiniz kendinizce. Tarihe mi ilgin var? Birçok kaynağı araştırıp bulabilirsin. Bu kitaplar, dergiler olabilir. Çeşitli YouTube kanallarından bile çok güzel besleyebilirsin kendini. Tabii ki yine akıl süzgecinden geçirerek. Her bulduğun kanal da işe yaramaz, her yazar da. Bir yere kadar kendini yetiştirdikten sonra -dediğim gibi bu birkaç kitapla olmaz, muhtemelen birkaç yıl üzerine düştükten sonra olur- artık “Uçtaki yazarlar da ne demiş, ne yapmış?” diye yararlanılabilir diye düşünüyorum. Ama başlangıçta bunlardan uçtaki yazarlardan özellikle uzak durmak lâzım.
Dediğin gibi azıcık şu konudan öğreneyim, azıcık buradan alayım demekle bu kervan yürümez. Pergelin ayağını İslâm’a dayayıp iyi bir temelimiz olduktan sonra hangi alanda İslâm’ı temsil etmek istiyorsak teferruatlı bir şekilde ilim sahibi olmamız lâzım. Sosyal medyanın etkisiyle çokça bilgi akışı sağlanıyor ama hayatımızda ne kadar kalıcı oluyor? Bir ekranda çıkan onlarca bilgiyi kaydırarak ne kadar etkili bir öğrenme gerçekleştirebiliyoruz? Bu soruların cevabı olumsuz, o yüzden hangi alanda nerede olursak olalım İslâm’ı temel alarak üzerine kendimizi inşa etmeliyiz. Son olarak “sosyal medyayı da lehimize kullanmayı bilmeli ve bundan faydalanmalıyız” demiştik. Bize takip etmemiz için önereceğin şahsiyetler var mı acaba?
–Birkaç güzel örnek şahsiyeti takip etmelerini öneriyorum. Hepsi de yeni ufuklara yol açtı bende, gözlerimi ve kalbimi yaşarttı... Nacizâne; Hatice Kübra Tongar, İbrahim Kalın, Talha Gülören(Kaçış Rampası) , Sertaç Abi. Hepsi de kendi alanlarının nâdide temsilcilerinden, çok kıymetli isimler. Kimi teknolojiyle, kimi sanatla, kimi çocuklarla iç içe...
Sedânurcuğum muhabbetine doyum olmuyor maşâllah. Çok güzel konulara değindin. Bize de bol bol istifâde etmek düşüyor. Son olarak ne söylemek istersin?
–Söylemek istediğim çok şey var... Umarım bunları da zaman içinde başka sohbetlerde paylaşabiliriz. Fakat en önemlisi O’na kavuşma yolculuğunda her şey bir araç, asıl amacımızı hiçbir zaman unutmayalım. Ve amacımızdan hiçbir zaman şaşmayalım, sapmayalım. Bununla birlikte araçlarımızı çok iyi kullanıp hem şükrünü hem zekâtını edâ edelim hem de kıymetlerini bilelim. Düzeltmek isteyen ya da “burası böyle değil, şöyle olmalıydı” diyerek fikirlerini belirtmek isteyen arkadaşları yorumlara bekliyorum. Çünkü birbirimizi geliştirebilmemizin tek yolu; yanlışlarımızı uygun, kibar bir dille belirtmek ve doğrularımıza da hak ettiği değeri gösterip gerekli motivasyonu sağlamaktır. Peki tüm motivasyonu bir kişi mi sağlayacak? Hayır. Elimizden ne geliyorsa: “elimizdeki kaplarla ne taşıyabiliyorsak.”
Bir dahaki muhâbbette görüşmek üzere biiznillah. Umarım paylaştığımız polenlerle bol bol bal üretebilirler.
Yüreğine sağlık. Allah ilmimizi, gayretimizi artırsın. İstifade edebilmeyi nasip etsin. Sayende polen oldu her yer elhamdülillah. Daha başka muhâbbetlerde görüşmek üzere. Allah’a emanet ol.
–Okuyan sen değerli kardeşime; gözlerini “yorduğun”, beni kalbine konuk ettiğin, zihninin o güzel kapılarını açtığın için müteşekkirim.🤍
NOT: Bu önemli konu hakkında dertlenen gençler olarak bazen nasıl bir duruş sergilememiz gerektiğini bulamıyoruz. Ya da önümüzde örneklik teşkil eden ve de bize yol gösteren insanlar bazen çok uzağımızda olabiliyor. Oysaki biz gençler de yaşadığımız imtihanların üzerinden nasıl layıkıyla geçebiliriz derdine düşüyoruz. Allah dertlenenlerden ve de çözüm üretebilenlerden eylesin bizi. Sizin de bu konu hakkındaki düşüncelerinizi yorumlarda bekliyoruz. Merakla okuyor olacağız:)
Sedanur'cumm ağzına sağlık bu nasıl güzel bir Polenleşme olmuş BA YIL DIM. İstifade edilecek bir yazı olmuş Bal Arıları🐝🐝💛
YanıtlaSilİnşaallah bir nebze de olsa istifadenize bir şeyler sunabildiysek, ne mutlu Hatice kardeşim. Beğenmen beni çok mutlu ettii💛🖤
SilAy siz yazarsınız ben istifade etmez miyim beğenmez miyim Bal Arilarii 🐝🐝🐝💛
SilTabii, bahsettiğim gibi, ne kadar potansiyel varsa o kadar istifade mümkün, senin de çok faydalanabileceğini kestirmek zor değil 🌷💜
SilBu nasıl güzel bir sohbettir kızlaar,ellerine dillerinize gönüllerinize sağlık 🐝🐝🐝🧡
YanıtlaSilTeşekkür ederiz kardeşiim, selamet, esenlik zarif yüreğinin üzerine olsun 💙
SilMaşallah ne güzel düşünceler nasıl faydalı fikirler Rabbim yolunuzu ve bahtınızı açık etsin güzel evlatlarım 💖💜👍
SilDeğerli büyüklerimizin de okuması ve bize güzel dualar etmesi bizim için bal gibi bir dua. Siz hep dua edin inşâAllah.
SilTeşekkür ederim anneciğim, Allah razı olsun, Rabbim gerçekten faydalı olmayı nasip etsin ulaşabildiğimiz bütün yürekleree💙💕
SilNe kadar güzel bir konuya değinmişsiniz 🥰
YanıtlaSilArılar olarak sizlerle birlikte ve sizin de çok güzel desteklerinizle nice güzel yayınlara inşâAllah. Dualarınızı eksik etmeyin. Yorumlarınızı da dört gözle bekliyoruz. Öneriler,
Silve düşüncelerinizi isterseniz yorumlara yazabilirsiniz.🐝🐝🐝
Teşekkür ederiz efendim, siz kıymetli okuyucularımızın beğenmesi bizi çok mutlu ediyor 💐🌷
SilÇok güzel bir konu çok güzel bir sohbet elinize dilinize yüreğinize sağlık 🧡
YanıtlaSilTeşekkür ederiz bilmukabele🧡🧡🐝🐝🐝
SilOkuyan gözlerinize, akleden kalbine sağlık Gülsüm, ayırdığın vakit için de çook teşekkür ederim🌷
SilGözlerine*
Sil